23 Aralık 2013

Son Çığlık / Tiyatro

İzmir Devlet Tiyatrosu tarafından sergilenen oyun 1 saat 45 dk sürüyor ve oyunun konusu şöyle sunulmuş:

“Son Çığlık” 13. yüzyıl başında, Fransa’nın güneyinde bir bölge olan Oksitanya’da geçer. Kuzey Fransa’nın baronları Papalığın çağrısıyla Oksitanya’ya karşı Haçlı seferine çıkmıştır. Amaçları, “sapkın” olarak niteledikleri Katar mezhebinin üyelerini yok etmek ve bu arada Oksitan topraklarını da ele geçirmektir. Oksitan kontları ve şövalyeleri Katarlara sahip çıkarlar. Ancak Haçlılar bir silindir gibi geçer Oksitan topraklarından. Geride yanıp yıkılmış kentler, katliamlar, odun yığınlarında yakılan insanlar, baskı ve korku kalır."

Oksitanya da yaşayan insanlar haçlıların saldırıya geçmesini duydukları anda bölgelerini, evlerini terk etmek zorunda kalırlar. Bunlardan biri de oradan oraya dolaşıp oyunlar sergileyen kumpanya sahibi bir ailedir. Onların oğlu ise bir kıza aşık olmuştur. Bu kız da onlarla beraber bu göç yolculuğuna katılır ve...


Evet oyun burada bitti benim için çünkü maalesef oyundan çıktım... Kolay kolay oyundan çıkma huyum yoktur ancak o kadar sıkıldım ki tek perde olan oyunun sonunu getiremeden çıkmak zorunda kaldım... Aslında oyunun ortasında çıkmak bana göre bir saygısızlık ancak dayanabilecek seviyeyi çoktan geçmiştim...

Öncelikle 13. yy ın başında Fransa nın güneyindeki bir bölgenin Haçlı seferleri dolayısıyla yaşayan acılarla pek bir bağ kuramadım. Yani beni ilgilendiren bir konu gibi gelmedi. Belki karakterler güçlü olsaydı duygularıyla bir bağ kurabilirdim ancak maalesef karakterlerin hiç biri beni etkilemedi. Oyunculuklardan çok etkilenemedim. Hepsi aynı kalemden çıkmış bir biçimde konuşuyordu.
Haçlı seferleri başladı diyorum ama ne savaş sahnesi ne haçlılarla ilgili bir sahne vardı. Sadece papazların toplantıları ve konuşmalarından anlaşılıyordu seferlerin gidişatı... Sonra yine o ailenin kendi içindeki tartışmaları, duyguları anlatılıyordu. 
Bu duygu anlatımı ise araya giren hüzünlü şarkılar, koro ve danslarla o kadar dallanıp budaklanıyordu ki oyunun içine giremeden kendinizi bir hüzün denizinde buluyordunuz...
Oyunun arka planındaki aşk ise çok klişe bir biçimde işleniyordu. Bence klişelerin, acıklı müziklerin, tamamen yabancı olduğumuz bir konunun, karakter zayıflığının bir araya gelmesiyle oyundan zevk almak oldukça zorlaşıyor.
Oyunun tamamını seyredemedim o yüzden kesin bir yargıya varmam mümkün değil ancak tavsiye edebileceğim bir oyun değil... 
Daha önce çıktığım bir oyun daha ve genel olarak çok hoşlanmadığım oyunlar İzmir Devlet Tiyatrosu na aitti. Bu durumdan çok hoşlanmasam da İzmir Devlet Tiyatrosu nun oyunlarına karşı bir önyargım oluştu maalesef... Bundan sonra pek tercih edeceğimi sanmıyorum...
Sevgiler 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Her türlü soru, eleştiri, isteğinizi, görüşünüzü lütfen hakaret içermeyen cümlelerle yazın. Seve seve hepsine cevap veriyorum...