25 Nisan 2012

Kendi Kendine Konuşmaktır Aşk / Tiyatro Oyunu


 Cezmi Ersöz’den türünü son derece iyi yansıtan bir oyun: Sevgililer gününde kız arkadaşını bekleyen bir adam, gelmeyen sevgili ve gelmiş geçmiş tüm kadınlarla hesaplaşmaya varan bir süreç… Pişmanlık duymak, gerçekten değişmekten kolay mıdır?
Cezmi Ersöz oyunun yazarı olunca tabi ki koşa koşa gittim oyuna ve pişman olmadım… Bir adamın tek kişilik ve çok kadınlı yalnızlık hikayesi… Bir sürü kadın içinde kendini kaybeden bencilliklerinin kurbanı olan bu adam aslında günümüzün hiç de azımsanmayacak sayıdaki erkeklerini tekrar irdelememize neden oluyor… Bu adamın kendisiyle hiç olmadığı gibi dürüstçe hesaplaşması bazı anlarda oh iyi olmuş dememize neden olsa da bir insanın çaresiz acizliğini görmek bazı anlarda acımamıza neden olabiliyor. Issız adam filmindeki adama benzeyen bu adamın da hesaplaşmalarını izlemek isterseniz zekice yazılmış duygulara dokunan bu oyuna gidin derim. Oyun kısa ve tam tadında bitiyor gereksiz uzatılmamış o yüzden de takdir ettim.. Ha oyunculuğu da unutmamak lazım tek kişilik oyun olunca ayrı bir performans gerekiyor ki oyunculuğun sapasağlam olması da öne çıkan bir durumdu...

Aşkın Sıradanlığı / Tiyatro Oyunu


Nazi Almanyası öncesi başlayan ve bir üniversitede öğrenci olan Yahudi asıllı Hanna Arendt ile felsefe profesörü Martin Heidegger arasında geçen gerçek aşkın öyküsü. Ancak bu ilişki tüm özgün fikirleri ve yaratımlarına rağmen Hanna Arendt’in hocası ve aşığı Heidegger’in gölgesinde değerlendirilmesine neden olur ve tüm hayatını etkisi altına alan bir lanete dönüşür.... Oyunun konusu kısaca bu… Ama gerçekten çok etkileyici duyguları harekete geçiren sizi aşkın bilinmezliğine acizliğine yanlış yapma lüksüne götüren bir oyun. İşte aşkın sıradan olmayan hali de aşkın içinde olunca bütün aşırıklıkların sıradan hale gelmesi de oyunun ismini vermiş...
 Oyunculuklar şahane dekor şahane sürükleyicilik şahane kurgu şahane… Tarihi bir dönem anlatılırken bir de aşk hikayesi ustalıkla yerini alırsa tadından yenmez ya hani bu da öyle bir oyun… İzlerken seyirciye karakterler hakkında ve oyunun gidişatı hakkında düşünme payı bırakıyor böylece daha da içinde olabiliyorsunuz… Mükemmel esas oğlan mükemmel esas kız ve onların mükemmel aşkları yok bu sefer her şey gerçek ve bir yerinden hatırlayacağınız bir hikaye eğer aşık olmuşsanız tabii:) Rastlarsanız izleyin mutlaka

Yerin Altında / Tiyatro Oyunu

Bir kitabı bir filmi özellikle bir tiyatro oyununu yarım bırakmaktan nefret ederim ve çoğu zaman yarım bırakmam ama bu oyunda ilk perdeye bile zor katlandım. İlk perde sevişen bir çifti gören kadının "Çüüüüşşşşş!" diye bitmesiyle sona erince kendimi dışarı attım... Sanırım bu kadar kötü bir yarım oyun bir daha görmem... Bütün oyun yeraltındaki bir sığınakta geçiyor ve bir çift dışardaki tehlikeden ve kızlarından bahsediyorlar. Dışarıda ne olduğu belirsiz birşey (ki oyun sonuna kadar ne olduğu belli olmuyormuş entellüktel dünyaya gönderme yapıyormuş vs) var ve ondan korkup duruyorlar, bolca uzun uzadıya saçmalıyorlar..İçki içiyorlar kafayı buluyorlar meyhane şarkıları söyleniyor uzun uzun... Ayy saatlerce bunu mu izlemeye geldim dedim çıktım gittim pişman değilim:) Bence gitmeyin ama giderseniz de beğenen desin ki yanılmışsın oyunun şusu güzel...Ben de bileyim...

Anam Bacım Avradım / Tiyatro Oyunu


İzmir den gelen koca genç bir ekip. Oyunda İzmir yansımaları kulağa hoş geliyor… Kadına şiddet ve baskıyı anlatan komik, dramatik bir oyundu Anam Bacım Avradım… İlk perde oldukça sürükleyici ve orijinal bir anlatıma sahipti… Başrol oyuncusunun replikleri bana bir zamanlar bolca izlediğim Sıdıka yı hatırlattı… Ama ikinci perde de işler çığırından çıktı… İlk perdenin orijinalliği düşündürmesi yerini klasik Türk filmi durumuna getirdi oyunu… Kocasından şiddet gören aldatılan kadın dul başına yaşamaya kalktığında hemen tecavüze uğrar ve kötü yola düşer… Oyunun başındaki o konuşmalarından zeka fışkıran kız gitti yerine garajda tecavüzcü coşkun u bekleyen Hülya Avşar geldi sanki…  Esas kızın en yakın arkadaşı ve genel evdeki şu turuncu peruklu guy rolündeki oyuncu en çok alkış alan karakterlerdi. Onlara özellikle dikkat:) Ancak sahnenin aşağısına geçip orada bir hikaye anlatılırken esas kızın sahnede onları izlerken arada dönüp perde arkasındakilerle iletişim kurmaya çalışması ne derece profesyonellik bilemedim... Kızlar korosunda da baştaki kızda da daha şarkı söyleme başlamadan ayakta beklerken yanındakiyle konuşması dikkatimi dağıttı doğrusu... Çok oyuna çıkmanın onlar için bıkkınlığı mı bilemedim ama hoş değildi...İlk perdeye gidin eğlenin gülün coşun ikinci perdede beklentileri düşürün mutlu olun…İyi seyirler

Dönüş yazısı


İhmal ettim seni blog. Hem de ihmal ettiğimi bile bile lakin kendime göre haklı sebeplerim var. Tam diyordum ki her şey yoluna giriyor hatta ufaktan şımarmaya bile başlamışken hayat iki tokat attı kendime getirdi yeniden… Gerçekleri herkes görmek ister ama bu sefer bana ağır geldi doğrusu... Hayallerim, kitaplarım ve ben kadim dost yalnızlığın kapısını çaldık girdik içeri. Bu sefer daha sıcak karşıladı her zamankinden sanırım uzun süre misafir kalacağız orada…Çıktığımda aynı ben olur muyum bilmiyorum ama şimdilik durumum böyle… Gereksiz laflar çok ettim şimdiye kadar biraz susup arayı kapatacağım bu sefer. Şimdi susayım ve hayallerim konuşsun yeni yazılarımda….